|
mailleriniz
için dyatar25@yahoo.com
|
atlas@asia.com
|
Bu
site Özlem
Özhan ve Deniz
Yatar
tarafından
tasarlanmıştır.
TÜM
HAKLARI SAKLIDIR. |
|
|
En
iyi 1024x768
pikselde izlenebilir. |
|
|
|
|
|
ALMANYA
|
Berlin'e gidebilmek için
uzun uğraşlar verdikten sonra yeniden geldiğimiz Paris'ten tam bize göre
bir tren bularak uzun ve rahat bir yolculukla bir anda Berlin'de
buluyoruz kendimizi. Ve anlıyoruz ki artık gezmek için neredeyse hiç
gücümüz kalmamış. Bunun etkisiyle olacak, gardaki turizm bürosundan
aldığımız haritaya bakmadan direk hemen garın yakınındaki savaş
yıllarında kulesi bombalardan dolayı yıkılmış Gedachtnis-kirche
kilisesini ve önündeki ilginç heykel ve kiliseyi gördükten sonra
hayvanat bahçesine giriyoruz. Bu
gerçekten de çok doğru bir karar oluyor. Burada adeta kendimizden
geçiyor ve mükemmel tasarlanmış hayvanat bahçesini uzunca bir süre
geziyoruz. |
Tek tek tüm hayvanları
oldukça güzel yapılmış akvaryum ve sürüngenler bölümünü büyük
bir keyifle geziyoruz. Çıktıktan sonra banliyö trenine atlayıp
doğu Berlin'e geçiyoruz. Aslında amacımız yıkılan duvarı görmek
ama hiçbir kalıntıya rastlamıyoruz ve savaş yıllarında dolayı
şehirde eskiye ait pekbirşeye rastlamıyoruz. Zaten Berlin'in
havası bizi pek çekmiyor. Etrafta çok fazla Türk var. Eski
denebilecek binaların hepsine restorasyon yapılıyor. Berlin'den
akşam bindiğimiz trenle önce Dortmund'a uğruyor sonra güneye
Stutgart'a varıyoruz.Güneye indikçe Almanya daha bir güzelleşiyor
va insanların genel özellikleride daha bir iyileşiyor denebilir. Ama
şu bir gerçekki burada özellikle trenden seyrettiğimiz kadarıyla doğası
mükemmel. Etrafta nehirler yemyeşil ormanlar, köyler ve güzel evler
gerçekten görülmeye değer.
Ulm'ü ve o muhteşem Ulm kilisesini geziyoruz. Özellikle tektek
merdivenleri çıkarak ulaşılan kulesinin tepesinden etrafı seyretmek
çok keyifliydi.Artık yavaş yavaş Almanya defterini de kapatıp dönüş
için Paris'e hareket etmek zorundayız. Akşam Paris'te olmak
istiyoruz. Uçağımız ertesi gün sabah 10.30'da... Bindiğimiz trende
bir çiftin bulunduğu kompartmana yerleşiyoruz. Bir süre tıpkı
seyahatin başında bindiğimiz İstanbul otobüsündeki gibi hiç konuşmadan
bakınıyoruz. Ardından yanımızdaki çiftle sohbet başlıyor.
Tabi onlar ingilizce bilmedikleri için bizim çatpat almancamızla. Çok
hoş bir iletişim kuruluyor aramızda. |
|
|
Oldukça yaşlı bir çift ama
hiç göstermedikleri kesin. Uzunca süre bizim türk olduğumuza inanamıyorlar.
Mesleklerimiz düşüncelerimiz ve yaşantımızı dikkatle dinliyorlar.
Doğal olarak çevrelerindeki Türklerle kıyaslıyor ve daha da şaşırıyorlar.
Tuhaf bir durum. Zaten genel olarak yolculuğun başından beri benzer
durumlar oluşmuştu. Bize bir türk bakkalından aldıkları ekmekten
veriyorlar. Bizde onlara gezimizde gördüklerimizden bahsediyoruz. Onları
Türkiye'ye bile davet ediyoruz. İnmek üzereyken özellikle amca çok
candan bir biçimde sarılarak iyi şanslar diliyor bizlere ve çok hoş
duygular bırakarak el sallıyorlar...Belkide gezinin en güzel anlarından
biri...Herşeyin ne kadar değdiğini gösteren ve birşeyleri daha iyi
görmemizi sağlayan... |
|